- O, yolda, yamaçta, dere yatağında aniden karşınıza çıkıveren ama nerede ve ne zaman çıkacağı belli olmayan bir bisiklet düşmanıdır.
O, lastiklerin kara belası, vakit hırsızı, hız kesici, yol uzatıcı…
O, masraf, o, israf, o, yorgunluk, o karanlık ah o var ya o, o, o……
Merak ettiniz değil mi bu o ne, kim, ve neler etti de bu kadar gözümüzü korkuttu… Evet, fazla uzatmayayım. Demir dikeninden bahsediyorum nam-ı diğer demir pıtrağı…
Ne istersiniz Allah’ın garip bitkisinden, ne gezersininiz onun mekanında diyebilirsiniz; lakin ne bilelim onun her yerde olabileceğini de bize bu eziyetleri yapabileceğini?
Aylardan eylül günlerden 17 ve Pazar. Yine Ali Öz ve yine farklı bir parkur… Ali Öz sizi “Bademli” yaylasına çıkaracağım diyor. Muhteşem bir doğa çok misafirperver insanlar var, diyor. Ekip yine kalabalık. Ekibimize yeni katılan Dayanç ve Ferhat Beyler de gruptalar. Toplanıyoruz Hacı Dedemin mekanında düşüyoruz saat 7.00 gibi yollara. Taşağıl’dan Gölyüzü’ne oradan Suğla kıyısından Yalıhüyük’e varıyoruz. Tempo yeni katılanlara göre ayarlanıyor. Ama o tempo bile onlara ağır geliyor. Yalıhüyük’te bir çay molası verip bir şeyler atıştırıp saat 13. Civarı Ortakaraören’e doğru asfalttan hareket ediyoruz.
Yolda kanal boyunda farklı bir olaya şahitlik ediyoruz. Su dolu kanalın içinde bir köpek ve çırpınıyor. Tabi doğa ve hayvan sevgisi hep birinci planda olan bisikletçi durur mu? Kurtarmalıyız bu köpeği diyoruz ve başlıyoruz kurtarma operasyonuna. Bir ip buluyoruz indiriyoruz hayvan severlerin en hayvan severi Ali Öz’ü indiriyoruz kanala. Çıkarıyor garibi kanaldan. Kaç gündür kanaldaysa kanalın kenarlarını kurtulmak için tırmalamaktan havyacağızın ayaklarını parçalanmış görüyoruz. Üzülüyoruz garibin bu haline. Seviniyoruz da bir taraftan bizim gibi hayvan severler karşısına çıktı diye.Nasıl seviniyor, nasıl etrafımızda dört dönüp minnetini gösteriyor, birçok insana ders verircesine. Bir miktar ekmek verip vedalaşıyor köpeğin kahramanları oradan.
Biz yapmamız gerekeni yapmış olmanın huzuruyla tekrar yolara düşüyoruz.Ortakaraören içinde Dayanç ve Ferhat Beyler geri dönüyorlar Seydişehir’e. Biz oradan asıl hedefimize Bademli yaylasına doğru sürüyoruz demir atlarımızı. Tam bir MTB parkuru. Tatlı bir yokuş, engebeli bir toprak yol ve çakıl. Bir buçuk saatlik pedal çevirmeden sonra saat 16.00 civarı varıyoruz Bademli Yaylası’na. Bizi yayla ahalisi memnuniyetle ve izzet-i ikramlarla karşılıyor. Yemekler yeniyor, çaylar içilip muhabbetler ediliyor. 17.30 civarı çıkıyoruz yola. Bu moral ve dinlenmeyle bir saate yani 18.30’a evde oluruz diyoruz. Gidiş hep yokuş aşağı.
İlk ben ben fark ediyorum O da ne? Bisikletimin… tekerine açık kahverengi bir şeyler yapışmış ve onlarca. Bu ne diyorum? Eyvah diyor Ali Öz “demir dikeni”. Çıkarınca anlıyorum durumun vehametini. Her çıkardığım dikenden sonra kısık sesler geliyor lastikten fısss… Diğer bisikletlere bir şey olmasın diye sırtımıza alıyoruz bisikletleri. Adeta sıra bende “ben size bineceğim” diyor bisikletler. Yaklaşık beş kilometre yürüyoruz o halde. Fakat yorulup bisikletini her yere koyan o makus talihle tanışıyor. Lastiklerden fısıltılar çoğalıyor. Ömer, Osman, Ali Öz, Murat, Baha… Yedek lastikler bitiyor, kaynağa geçiyoruz. Bu arada karanlık bastırıyor, saatler ilerliyor. Ekipte homurtular başlıyor. Homurtuya gerek yok hep sorunsuz mu olacağız, durumun tadını çıkarın diyerek Polyannacılık aşılıyorum ekibe. Yolda kalmış bir ailenin aracını tamir ediyor baş çilingirimiz Ali Öz, dualarını alıyoruz. Yola düşüp lastik iner korkusunu duya duya saat 23.00 civarı geliyoruz evlerimize.
Çok sıra dışı bir tur oluyor olağan olmasını umduğumuz tur. Zaten zevki de burada değil mi. Pişman mısın, bir daha gider misin deseler. Seve seve derim, basarım pedalıma, açarım yeni maceralara yelken. Bunun için sevmiyor muyuz bu işi. Sıra dışı olmak hayatı farklı, yaşamak, doya doya yaşamak için…
Yazı: Ali Akış
Tur GPRS Kaydı: